Uzmanlar: 'İklim değişikliği sorunu nükleersiz çözülemez'

İklim değişikliği ülkeleri derinden etkilemeye devam ediyor. Uzmanlar Almanya, Belçika ve Türkiye'de ölümlere yol açan sellere büyük oranda iklim değişikliğinin neden olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneline (IPCC) bağlı bilim insanları, hazırladıkları rapor ile yaklaşan tehlikeye dikkat çekiyor. Raporun yazarlarından biri olan Oxford Üniversitesinden Dr. Friederike Otto, İklim değişikliği geleceğin sorunu değil, bugünü ve her bölgeyi etkileyen bir sorun diyor. BM Genel Sekreteri António Guterres ise IPCC raporu insanlık için kırmızı bir alarmdır yorumunu yapıyor.

PAYLAŞ
Gaziantep Haber - Gaziantep Haber

İklim değişikliği ülkeleri derinden etkilemeye devam ediyor. Uzmanlar Almanya, Belçika ve Türkiye’de ölümlere yol açan sellere büyük oranda iklim değişikliğinin neden olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneline (IPCC) bağlı bilim insanları, hazırladıkları rapor ile yaklaşan tehlikeye dikkat çekiyor. Raporun yazarlarından biri olan Oxford Üniversitesinden Dr. Friederike Otto, "İklim değişikliği geleceğin sorunu değil, bugünü ve her bölgeyi etkileyen bir sorun" diyor. BM Genel Sekreteri António Guterres ise "IPCC raporu insanlık için kırmızı bir alarmdır" yorumunu yapıyor.

Rapor, iklim değişikliğinde insanın sorumluluğunu net şekilde ortaya koyması bakımından da oldukça çarpıcı. 1,5 derece eşiğine 2040’ta ulaşılacağı, karbon emisyonunun sınırlanmaması durumunda ise bu artışın 10 yıl içinde gerçekleşmiş olacağı belirtiliyor. Raporda değerlendirmeye alınan en düşük emisyon senaryosuna göre, sera gazı salınımlarındaki kayda değer kısıtlamaların yükselen sıcaklıkları dengeleyebileceğine dair yeni bir umut da var. Bu açıdan net sıfır hedefi önemli bulunuyor. Net sıfır karbon hedefi ise sera gazı salınımını temiz teknoloji ve aralarında rüzgar, güneş ve nükleer gibi temiz enerjilerin kullanımı ile mümkün olduğunca azaltılması, ağaç dikme, ormanlık alanların artırılması gibi yöntemlerle emilmesinin sağlanması anlamına geliyor.

Net sıfır emisyon nükleersiz mümkün mü?

İklim değişikliği ile mücadele kapsamında Avrupa Birliği 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu hedefliyor. Almanya 2045 yılına kadar karbon nötr olmak istiyor. Nükleer enerji üreten Avrupa ülkeleri, üretmeyenlere göre daha düşük seviyelerde sera gazı emisyonu salıyor. Bu arada bazı sorulara da cevap aranıyor. Avrupa’nın büyük ekonomileri nükleer enerjiden vazgeçerse iklim hedeflerine ulaşabilmek mümkün olur mu? Nükleer enerji olmadan olur mu? Ohio State Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Gülçin Sarıcı Türkmen, bu sorulara şöyle cevap verdi:

“Mümkün değil, nükleersiz olmaz. IPCC raporu ‘insan etkisinin’ atmosferi, okyanusları ve toprağı ısıttığını net ortaya koyuyor. 1970’ten bu yana, dünya yüzeyindeki sıcaklıklar son 2000 yılda; diğer yıllara oranla daha hızlı artıyor. Bu ısınma da dünyanın her bölgesinde birçok hava ve iklim aşırılığına neden oluyor. Raporda tüm salım senaryolarının değerlendirmesi ışığında, karbon salımında büyük kısıtlamalar gerçekleşmediği sürece küresel sıcaklık artışını bu yüzyılda 1,5 °C’nin altında tutmak mümkün gözükmüyor. Senaryolar, 2040 yılına kadar 1,5 °C’ye ulaşılacağını söylüyor. Karbon salımları önümüzdeki birkaç yıl içinde azaltılmazsa bu daha da erken gerçekleşecek. Fosil yakıtların ortaya çıkardığı atmosfere zararlı sera gazları dünyayı nefessiz bırakıyor. Bu yeni rapor; küresel karbon salımlarının 2030 yılına kadar yarıya indirebileceğini öngörüyor. Yani diyor ki, yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşabilirsek, sıcaklıklardaki artışı durdurabiliriz.”

“Akkuyu Nükleer Santrali ile yılda 35 milyon ton karbondioksit salınımını engellemiş olacağız”

Türkmen’e göre, sıfır emisyon hedefini gerçekleştirmek için temiz enerji ile sera gazı emisyonlarını mümkün olduğunca azaltmak, doğal karbon yutağı olan ormanları ve denizleri korumak en önemli adımlar. Nükleer enerjinin üretim kapasitesi, arazi kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra küresel karbon emisyonlarının hızla düşmesi için de güvenilir ve temiz bir seçenek olduğunun altını çizen Türkmen, “Ancak nükleere karşı ‘adil’ ve ‘tarafsız’ bir bakış açısı gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda Almanya politik bir karar alarak 2022 yılının sonuna kadar işletme lisansları bitecek olan nükleer santrallerinin lisanslarını yenilemeyeceğini duyurdu. Bu karar, şu günlerde oldukça fazla tartışılan bir konu, çünkü bu karar Almanya’nın ‘2045 yılına kadar sıfır karbon emisyonu’ hedefinin önünde engel teşkil ediyor. Şu anda nükleer santrallerden elde edilen elektriği kömür santralleri ile sağlıyorlar. Ama politikacılar aynı zamanda 2038 yılının sonuna kadar bu santrallerin de kapatılacağının sözünü verdiler. Bilim insanları ve çevreciler ise bu hedeflere nükleer santraller olmadan ulaşılamayacağını ısrarla dile getiriyorlar. İşletme lisansları biten nükleer santrallerin denetimden geçirilerek lisanslarının yenilenmeleri gerektiğini savunuyorlar. Nükleer santrallere ihtiyacımız var. Gerçekler ortada ve geleceğimiz için mücadele etmemiz gerekiyor. Bilim, politikalara, karşıt kampanyalara kurban edilmemeli. Temiz enerji mücadelesi de gelecek mücadelesi demek. Attığımız her adım, aldığımız her önlem karşılaşılacak tehlikenin daha az olması anlamına geliyor. Şu anda dünyanın en gelişmiş ekonomilerine sahip ülkelerin de aralarında olduğu 32 ülkede toplam 443 nükleer reaktör, 7/24 güvenilir, uygun fiyatlı, temiz elektrik sağlamaya devam ediyor. Mersin’de inşası hızla devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesinin yanı sıra 19 ülkede 51 yeni reaktör inşa ediliyor. Ülkemiz de son IPCC raporuna göre, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen bölgelerden birinde bulunuyor. Türkiye’de toplam sera gazı salınımının yüzde 86’sı da hidrokarbon yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Doğru bir politika ve planlama ile hem yenilenebilir enerji hem de yeni nükleer santral yatırımlarımızın hız kazanması gerekiyor. Enerji ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacak Akkuyu Nükleer Santrali ile yılda 35 milyon ton karbondioksit salınımını engellemiş olacağız” dedi.

Nükleer için ‘adil olun’ çağrısı

Nükleer enerjiye karşı tarafsız bir bakış açısı sergilemenin önemini dile getiren diğer bir isim de Dünya Nükleer Birliği (World Nuclear Association-WNA) Genel Müdürü Sama Bilbao y León. 31 Ekim-12 Kasım’da Glasgow’da yapılacak COP26’ya çok kısa bir zaman kala açıklanan IPCC raporunun çarpıcı mesajlar verdiğine değinen León, bilim insanlarının verdiği mesajın net olduğunu ifade etti. Leon’un bu konudaki yorumu şu şekilde:

“Bilim camiasının verdiği mesaj önemli ve açık: İklim değişikliğinin zararlarını önlemek için atılacak adımlar konusunda büyük bir değişikliğe ihtiyacımız var. Mücadelenin büyüklüğü ve aciliyeti, elimizdeki tüm araçları en iyi şekilde kullanmamızı gerektiriyor. Gelişmiş ülkelerdeki en büyük düşük karbonlu elektrik kaynağı olan nükleer enerji, diğer tüm düşük karbon teknolojilerinin yanı sıra dünya ekonomisini karbondan arındırmaya devam etmeye hazır.”

WNA Genel Müdürü León, BM Küresel İklim Zirvesi-COP26’nın Başkanı Alok Sharma’ya geçtiğimiz günlerde gönderdiği mektupta da “Sizi ve COP26’nın diğer organizatörlerini nükleer enerjiye adil yaklaşmaya ve pek çok uzman kuruluşun tavsiyeleri doğrultusunda onun da diğer düşük karbon enerjisi kaynakları gibi temsil edilmesini sağlamaya çağırıyoruz” dedi.

Nükleer enerji talebi 2050’ye kadar altı kat artacak

Sama Bilbao y León, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonunun 12 Ağustos’ta yayımladığı küresel ve bölgesel istatistikleri içeren raporunda da nükleer enerjinin iklim değişikliğiyle etkin biçimde mücadelenin yanı sıra daha güçlü bir toplum inşasında da önemli rol oynayabileceğinin vurgulandığını belirtti. Leon, “Bu münferit bir görüş değil, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Nükleer Enerji Ajansı ve MIT Enerji İnisiyatifi gibi dünyanın dört bir yanından uzman kuruluşların tümü, nükleer enerjinin düşük maliyetli, düşük karbonlu bir geleceğe gerçekçi geçişte çok önemli olduğu sonucuna varmıştır. Nitekim IPCC’nin sosyal, ekonomik ve teknolojik eğilimlerin mevcut kalkınma örneklerini izleyeceğini ve beslenme şekli ya da seyahat alışkanlıklarında zorunlu bir değişikliğe yol açmayacağını varsayan ‘ılımlı’ senaryosu, nükleer enerji talebinin 2050’ye dek 6 kat artacağını öngörmektedir. 7/24 kullanılabilirlik, güvenilirlik, dayanıklılık ve düşük CO2 emisyonlarının istikrarı gibi benzersiz özelliklerine sahip olan nükleer enerji, temiz enerjiye uyumlu bir geçişin temel unsurudur” ifadelerini kullandı.

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN